Varsa Neden Kullanmıyoruz? — ChatGPT

Asuman Sare ERGÜT
4 min readMar 20, 2023

--

ChatGPT-3’ün bizi ve işlerimizi yok etmeyeceğine yavaş yavaş alışmaya başlamışken ChatGPT-4 çarpıcı bir giriş yaptı ve akıllarda aynı sorular tekrarlanmaya başladı. GPT-3’ten farklı olarak GPT-4’ün tasarım gibi görsel etkileşim gerektiren işlemleri de yapabilmesiyle “Mesleğimi kaybedecek miyim?”, “Artık benim işimi yapay zeka mı yapacak?” soruları daha geniş bir kitle tarafından sorulur oldu. Bunun cevabının herkesin kendi içinde olduğu, ve kısa bir test ile cevabın bulunabileceği düşüncesindeyim.

Bu yazıyı okuyor olduğunuza göre ChatGPT’yi muhtemelen en az bir kez denemişsinizdir. Sorduğunuz/yapmanızı istediğiniz iletiye verdiği yüksek doğrulukta ve detaydaki cevap sizi başta çok şaşırtmış olmalı. Daha çok konuşma yaptıkça bilgisinin detaylılığını da daha çok gördük. Biraz ısrarcı olmaya başladığımızda ise yanlışa kolaylıkla düşebildiğini de gördük :) 2+2=5 ifadesini yeterince güzel açıklarsak onun için artık 2+2 gerçekten 5 olabiliyor. Veya kendim denediğim bir örnek olarak, Fatih Harbiye kitabının karakterlerinin özetini istediğimde bana Fatih ve Harbiye isimli kitapta olmayan iki ana karakter tanımladı, kitabın adında bu iki kelime geçtiği için :)

Sihirbazların şapkadan tavşan çıkarma numarasını biliriz. İlüzyon gereği şapka başta boş görünse de, gerçekte orada olmayan bir tavşanın şapkadan çıkması olasılıksal olarak sıfırdır. Yani sihirbaz, ilüzyon kullanarak, varolan ama apaçık görünmeyen bir gerçek ile insanları etkiler. ChatGPT’nin de yaptığı bundan farklı değil aslında. ChatGPT’yi sihirbaz, kullandığı 2021 ve öncesi verilerin tamamını şapkanın içindeki tavşan, kendimizi de seyirci olarak düşünebiliriz. ChatGPT’yi bu kadar başarılı ve yüksek doğruluklu yapan şey verilerin genişliği, ve varolan verilerin nasıl ilişkilendirileceği iyi bilinmesidir. Yakıtı olmadan en iyi arabanın ilerleyemeyeceği gibi, kullandığı veriler olmadan da ChatGPT ilerleyemez. Yani ChatGPT güç değildir, veri güçtür :)

Şapkadan çıkan tavşan örneğinden devam edelim. Diyelim ki şapkada tavşan, kurbağa ve civciv olsun. Sihirbaz seyirciye “Bu şapkadan hangi hayvanı çıkarmamı istersiniz?” diye sorsun. Seyirciler arasından bu üç hayvandan birini duyan sihirbaz, parmağı ile istediği hayvanı söyleyen kişiyi işaret ederek “Peki, şuradaki mavi tişörtlü çocuğun dediği gibi bir civciv çıkaralım!” desin. Sonucunda civciv çıkarırsa herkes tarafından alkışlanır. Ancak aksi durumda şapkadan bir şey çıkarmış olmasının bir değeri olmadan yanlış yaptığı gerekçesiyle eleştirilir. Demek ki sihirbazın başarısı sadece onun ne yapabildiğine değil, aynı zamanda seyircinin doğru soruları sorabilmesindedir. Doğru soruları sorabilen, doğru cevapları da alır. Antik çağdan beri filozofların en çok üzerlerinde durdukları, öğrenmenin en gerekli parçası olarak gördükleri temellerinden birinin “soru sorabilme yeteneği” olması geçerliliğini hala koruyor demek ki. Einstein’ın:

“Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil, soracağı sorulardan anlaşılır”

sözü, soru sorabilen bir insan zekasının sadece soru sorabildiği için dahi bir chatbottan neden üstün olduğunu göstermektedir.

“Bu gibi faydalı araçları kullanmayalım, bizim zekamız bize yeter.“ gibi bir düşünceyi teklif etmek dahi gereksiz. Böyle kolaylaştırıcı etkileri varken “Varsa neden kullanmayalım?” :)

Özellikle yapmakta olduğumuz tekrar gerektiren işlerdeki boşa geçen zamanı kurtarmak, sıkıcı işleri yapmayıp asıl işe odaklanmak veya yönlendirme için fikir almak gibi alanlarda çokça faydasını görüyoruz. Fakat bunun kendimde gözlemlediğim, sizde de olabileceğini düşündüğüm bir yan etkisi var: Fazlaca hazıra konmaya alışmak. ChatGPT bize balık tutmayı öğretmiyor, balık veriyor. Balık tutabilecek durumda isek dahi bize hazır balık verildiğine göre neden kendimiz tutalım değil mi? Bir bilgiye ulaşırken ansiklopedi kullanan dönemdeki insanlar, internetten araştırmanın bu süreci yok ettiği için öğrenmenin kalıcılığını azalttığı görüşündeyken, birkaç tıkla ulaşmamız gereken bilgiye ulaşmak için verdiğimiz emeği de ortadan kaldırıp tamamen sonucun verildiği bir senaryo ile karşı karşıyayız. Düşünmemiz gereken yerlerde saniyeler ardından “var olanı kullanma” dürtüsü ile düşünmeyi bırakıp hazırı kullanma isteği, uğraşmayı bırakmak ve cevaba emeksiz ulaşmak aşamalarını takip ediyoruz. Varsa neden kullanmayalım dedik değil mi, ancak bizim kendi zekamız da var. Biz bunu neden kullanmayı bırakır olduk? Bence asıl tehlike burada devreye giriyor.

Endişelenmemiz gereken konunun mesleğimizin elimizden gidip gitmeyeceği değil, neticenin bize soru sormayı ve kalıcı öğrenmeyi unutturup unutturmayacağı olmalıdır. Kendi adıma, elimin altında bu kadar kolay ulaşılır bir imkan dururken, hemen gelecek sonucun hazzı ile düşünmeyi bir kenara bırakıp hazırı kullanmaya alışmaya başladım bile. Kullanmamız gereken bir aracı, olduğundan farklı bir yere, beynimizin yerine koyarsak asıl korkmalıyız. Onu yardımcımız değil, yöneticimiz yaparsak korkmalıyız. Soracağız, doğru sorular sorarak bilgiye kolay ulaşacağız. Ancak soru sorabilmek, bilgiye ve düşünme yeteneğine sahip olarak mümkün olabiliyor. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği olan düşünme gibi kıymetli bir yeteneğimizi bu kadar kolay bırakmamalıyız. Bırakmadığımız takdirde mesleğimiz veya geleceğimiz hakkında endişelenmemiz gereken başka bir şey kalmayacağı kanaatindeyim :) Bunu yaparsak yapay zeka ne kadar gelişirse gelişsin, bize etkisi işimizi kolaylaştıran ufak bir adaptasyondan öteye gitmeyecektir.

--

--